21 Eylül 2024’te, usta yazar Şermin Yaşar’ın söyleşisine katılma fırsatı buldum. Onun anlattıkları, yaratıcılığın doğası, çocukluk anıları ve üretkenliğin sınır tanımayan dünyası üzerine derinlemesine düşünmemi sağladı. Söylediği her kelime, yaratıcılığın sadece bir yetenek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu bir kez daha hatırlattı.

“Yaratıcı insanlarla geçmiş hayatım var,” diyor yazar. Aslında ben de kendimi öyle hissettim…

Dedem ve babam mobilya tasarımcısı, ablam grafik tasarımcı, annem kıyafet tasarlardı hatta bize kendi elleriyle dikerdi. Çocukluğum, annemin dikiş makinesinin sesiyle, kumaşların büyülü dünyasında geçti. Bebeklerimize bile takım elbiseler dikerdi; kendine ne dikerse, ablamın bebeği Emily için de aynısını yapardı. O dönemin Emily bebeği, bugünün oyuncak bebeklerinden farklıydı; yeni doğan bir bebeği andırıyordu. Annem, küçük bir eteğin yırtmaç kısmına zarif bir fiyonk ekler, onun için özel kalıplar hazırlar, her detayı incelikle düşünürdü.

Zamanla ben de bu dünyaya adım attım. Küçük yaşta Sindy bebeklerime kıyafetler dikerek başladım, sonra büyüdüm ve birçok marka için tasarımlar yapmaya başladım. Dedem, zamanının ünlü sanatçıları için kıyafetler tasarlayıp dikerdi. Kalıp bilgisi ve dikiş yeteneği öyle ustacaydı ki, mesela Orhan Gencebay’ın takım elbiselerini dedemin diktiğini öğrendiğimde büyük bir gurur duymuştum. Babaannem ise muhteşem halı desenleri tasarlardı; rengârenk motiflerle, yün halılar dokurdu.

🎨 Yaratıcı İnsanların Ortak Özellikleri

Şermin Yaşar’ın da vurguladığı gibi, yaratıcılık bir tutkudur ve bazı ortak özellikleri barındırır:

  • Çok çalışırlar ama yorulduklarını hissetmezler, çünkü üretmek onların yaşam biçimidir.
  • Çalışırken eğlenirler, çok gülerler. Toplum olarak çok gülen insanları sevmeme eğilimimiz var, belki de bu yüzden yaratıcı insanları da bazen anlamakta zorlanıyoruz.
  • Başkalarının ne düşündüğünü fazla önemsemezler. İşlerini, başkaları beğensin diye yapmazlar; kendileriyle yarışırlar. Çocuklar da böyledir ama biz, “Öyle yapma, gülerler sana,” diyerek onların özgünlüklerini törpülemeye çalışırız. Peki insanları güldürmek neden kötü bir şey olsun ki?

🌱 Çocukluk, Yaratıcılığın Tohumu

Çocukluk, Yaratıcılığın Tohumu

Çocuklara, “Çok soru sorma,” demek yaratıcılıklarını baltalamaktır. Merak, öğrenmenin ve üretmenin en önemli yakıtıdır. “Bakma, karıştırma, dinleme,” gibi uyarılarla çocukları sınırlandırırız. Oysa bir çocuğun dünyayı keşfetme isteğini desteklemek, onu ileride yaratıcı bir birey haline getirir.

Yaratıcılık, sürekli keşfetmeyi gerektirir. “Bu malzemeyi bununla birleştirsem nasıl olur?” diye düşünerek yeni şeyler denemek, sıradan olanı farklı bir hale getirmek, tariflere birebir uymamak… İşte bu yüzden yaratıcı insanlar için tarifler yalnızca bir ilham kaynağıdır; asıl önemli olan, tarifin ötesine geçebilmektir.

✍️ İlham Gelmesini Bekleme, Yaz!

İlham Gelmesini Bekleme, Yaz!

Gezdiğimiz yerlerden, gözlemlediğimiz anlardan hikâyeler uydururuz. Bunları not almak, biriktirmek, zaman içinde bir yazma rutini oluşturmak önemlidir. İlhamın gelmesini beklememek gerekir; ilham, yazarken, üretirken gelir.

Her yazdığım metni defalarca okur ve düzeltirim. Son okumayı ise sadece bir kez yaparım; çünkü yazmak, bir süreçtir ve metin, zamanla kendi ritmini bulur.

Çocukluk, bir sokak gibidir. Hepimiz o sokaktan geçeriz ama bazılarımız oraya geri dönmekten keyif alır. Ben o sokakları sık sık ziyaret ederim. Aynı şekilde, gençlik ve yaşlılık sokakları da vardır. Zihnimizde dolaştığımız bu sokaklar, hikâyelerimizin kaynağıdır.

💡 Başarı, Çoşkuyla Üretmekten Geçer

Başarı, Çoşkuyla Üretmekten Geçer

Başarı kelimesini, “çok satan” veya “herkesin alkışladığı” bir şey olarak görmek doğru değil. Asıl başarı, üretmekten keyif almak, sürecin kendisinden mutluluk duymaktır. Benim için başarı, tutkuyla yazmak, çizmek, üretmek ve bu sürecin bir parçası olmaktan heyecan duymaktır.

Şermin Yaşar’ın söylediği gibi, “Hikayeler her yerdedir. Önemli olan onları görmek ve anlatabilmektir.”

Eşyaların bile bir ruhu vardır; onların hikâyelerini duyabilmek için dikkatle bakmak gerekir. Çocuk kitapları okumayı seviyorum ve inanıyorum ki, bir çocuk kitabında yetişkin bakış açısı olmamalıdır. Çocuklar, en saf ve yaratıcı halleriyle dünyayı keşfetmelidir.

Yazmak, hayatı toparlar. Duyguları ifade etmenin, düşünceleri düzenlemenin en güzel yoludur. Kelimelerle konuşmak, paragraflarla düşünmek benim için büyük bir tutku.

📖 Ve en önemlisi: Hayallerinizin peşinden gidin. Başkalarının ne düşündüğüne fazla takılmayın. Eğer bir hayaliniz varsa, onun için çalışın ve üretin. Çünkü yaratıcılık, cesur olanların yoludur. 🚀

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *